Kayıtlar

Ağustos, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ARSIZ

Resim
Sanata düştüm Ar damarı çatlamış kelimeleri seviştiriyorum Böyle utanması bol bir ülkeye inat! Edebiyat pornosu yaptım deyip Utancından cehalet taşları topluyorum Temiz anlamlar sakladım Kirli cümlelerime… Leyleklerden üremiş bir nesli İnsana dönüştürerek Tüketmek istiyorum ruhumu İşte böyle sessiz bir gecede Ruhum intiharda Cehaletinden bir toplumun… Yasak kelimelerle seksek oynanan bir sokakta Mecazını sevdiğim edebiyatı sektiriyorum. Adı gibi modern olan şairin Baş ağrılarında romantizm saklanıyor. Hey romantizm sana sesleniyorum! Gel al mumuna sevdalanmış kadınları etrafımdan Spritüel bir martı uçtu içimden Onların fark etmedikleri çığlıklarında… Kapitalistin dünyasında aşk da vardı dimi? Orada güzellik ve para eş değer… Para akın akın satın aldı diğerini. Kadehimde sallanan bir çay poşeti gibi Kadınlar… Alkol olduklarını anlayana kadar kendilerini çay poşeti sanacak olan Kadınlar… Çok bohem bir Dublin gecesi Gelecek olan sabaha inat! Hiçbir şey kanatmadı yüreğimi Hemcinslerimin o

BU SEFER DE KAR YAĞSIN

Resim
      Sokaklarımı ve oyunlarımı   kaç sene önce bıraktığımı hatırlamıyorum. Bir büyüme sevdası mıydı? Küsüp mü gitmiştim onlara? Yoksa kar mı bırakmıştı yağmayı?      Benim büyüdüğüm şehir de kar yağmazdı öyle sık sık. Hiç havuç burunlu bir kardan adamım olmadı benim. Kar yağan kentlere gidişim büyümeye özendiğim zamanlara denk geldi. Oynadım mı ben kartopu hiç? Oynamışımdır elbette… Bıraktığım oyunlar gibi karı da hatırlamıyorum… Son zamanlarda geçmişime dair hiçbir şey hatırlamıyorum. Üzüntüleri silmeye çalışırken çekim gücü fazla bir süpürge kullanmış olmalıyım. Buna rağmen beş yaşımdaki oyunlarımı hiç unutmuyorum. Ama dedim ya kar yağmazdı o büyülü kasabaya. Kolluklarımız ve simitlerimiz hep vardı ama hiç kızağımız olmadı bizim. Kar diyorsunuz bana oyunları bıraktığımda tanıdığım. Başka oyunlarla boğuşurken sokakta aniden rastladığım. Camıma gelmesini hiç dilemediğim. Yağmurlar gibi hasretini çekmediğim… Kar…       Yine de karla kaplı bir gölün üstünde olmayı seçebili

AKIMSAL

Öyle kübist bir Ağustos akşamı Bir şeyler çok abartılı Bazı şeyler fazla minik gözlerimde... Hasta boğazım kendi konuştuklarını kusuyor yüreğime Sevemediğim sıradanlığı dünyanın Şimdi her gün yanımda... Sürrealist sevmelerini özlemiş Nü görünüşlü Natürmort bir tablo gibiyim... Empresyonist deliliklerine kapıldım evrenin İşte öyle tablomsu bir Ağustos akşamında Van Gogh kulağını kesmiş çok mu Ben kalbimi kanatmışken dedim Dedim de... Kimse duymadı Duyanlarsa anlamadı... Anlaşılmamak için gelmiştim dünyaya... Realizmini sevdiğim dünya! Sen dön bu meczup evrende Ben bir gün yeniden boyarım seni Sürrealist maviliklere... 04.082014 /17.39 / Dublin