Kayıtlar

Ağustos, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HEM KİTAP HEM RESİM SEVER KOLEKSİYONERLERE EKSLİBRİS

Resim
Benim her şeyim kendime özeldir, beni yansıtır diyenlerden misiniz? Öyleyse şimdi tamda sizin ilginizi çekecek bir konudan bahsetmek için Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Grafik Bölümü ve İstanbul Ekslibris Derneği Başkanı Prof. Dr. Hasip Pektaş ile bir söyleşi yaptık. Almak başka, saklamak başka… Kimileri kitapları alır, okur ve dağıtır. Kimileriyse benim gibi okumasa bile kitabı kütüphanesinde görmekten hoşlanır. Hep derim ya sanat hayattır, edebiyat da aşktır. İşte şimdi size söyleyeceğim kelime ile sizde edebi aşkınıza sanat ekleyerek hayat verebilirsiniz. Hani bazıları kitaplarını ilk aldıklarında ön sayfasını açarlar ve onun kendilerine aitliğini belirtmek adına üzerine aldıkları tarihi ve isimlerini yazarak onu imzalarlar ya tam da böyle bir şey EKSLİBRİS. Kitabın içine sanatsal bir dokunuş katarak onu kişiye özel hale getiren çok özel bir sanat dalı. 1450’li yıllarda Avrupa’da doğmuş. Zamanın devlet adamlarından, din adamlarına tüm sayılı kişilere el yazması b

RUHANİ AŞK

Resim
"Gerçekten de, asla hatırlayamayacağınız kadar uzun bir süre önce, günün birinde evrenin bir köşesinde buluşmaya dair verilmiş bir söz vardır" Brian L Weiss - Eş Ruhların Dansı Onu gördüğümde dünya durmuştu. Gözleri gözlerime değdi ve bildiğim her şey anlamını yitirdi. Hiç tanımadığım birine, hiç olmadık bir yerde, görür görmez âşık olmuştum. Öyle bir aşktı ki bu bir daha asla gelmedi. Bir daha asla ellerimi gökyüzüne değdirmeyi beceremedim. Yıllar yılları kovalarken içime giren bu virüs gibi şeyi bir türlü atamıyordum. Hangi hikâyeden çıkarsam çıkayım onu görür görmez aynı enteresan ürperme duygusuyla tabir-i caizse ruhumu kaybediyordum. Peki ya neydi bu? Tamam, genelde kullanılan ismi aşktı ama bunda hastalıklı bir yan vardı… Hiç tükenmeyen, her seferinde kendini yenileyen, hiç görmeden de hatırlanabilen, sanki çok öncelerden beri varmış gibi hissettiren bu enteresan duyguyu çok fazla düşündüm. Onu tanımlayamaz hale geldim. Hissettiğim şeyin bir örneğini daha görmemiştim

SANA DAİR

Kısacık bir zamandı oysa, ama sandım ki aylar, yıllar geçmişti… Hiç bitmeyen günlerdi, sanki hiçbir engel yokmuş gibi… Özlemekti adı, nefes alamıyormuş gibi… Unutulmuş gülümsemelerden örülü, çocukluğumuzun maceraları gibi heyecanlı… Her gün yeniden ve yeniden baştan başlayacakmış gibi… Sanki dünya durmuş, bütün sorunlar bitmiş, böyle gidebilirmiş gibi… Sen gibi ve ben gibi… Hesapsız ve çıkarsız… Biraz da sorgusuz… Ey sevgili! Sen benim özlediğim çocukluğum gibisin… Sen içimde susan o deliliği konuşturan bir cambaz gibisin… Hoyratlığına imrendiğim, duygusallığıyla gözyaşlarına büründüğümsün… Hep varmış gibisin… Hiç gitmeyecek gibi sarıldığımsın… Şimdi eksik biraz şarkılar… Yarım kaldı kadehler… Şimdi yastığın biri boş… Farkında mısın yağmur da yağmıyor bu aralar… Geceler bitmek bilmiyor… Hayaller yarım… Sessizliği şarkılar, şiirler bozuyor… Hiç hesapsız, hiç korkusuz, biraz delice bir şeydi bu… Saklamadan, utanmadan, arsızca bir çığlıktı bu… Çocuktuk, aniden büyüdük, sihirli değn

SANAT HAYATSA EDEBİYAT DA AŞKTIR

Resim
Şimdi elinizde tuttuğunuz sayfaya bir daha bakın. Her şey sanallaşmışken ne güzel değil mi bu sayfanın kokusunu duymak, dokusunu hissetmek. Çok büyük bir şey yapıyorsunuz. Çünkü sayfalara dokunuyorsunuz, gerçekten var olduğuna emin olduğunuz bir yazarı okuyorsunuz. Size Bosphorus Sanat Gazetesi’nde ki ilk yazımda böyle “merhaba” demek istedim. Her şey sanallaşmışken yüreğinize dokunmak istedim. Özlemlerinize, sevgilerinize, beklentilerinize… Ulaşabildiğim ve bir zamanlar var olduğunu kesinlikle bildiğim bir şeylere dokunmak istedim bu gazetenin sayfalarından. Bir zamanlar büyük masalar etrafında toplanırdı dostlar, uzun soluklu sohbetlere meze olurdu yemekler. Özlemler buluşmalarla giderilirdi. Gazeteyi eline almadan başlamayan günün bir anlamı olurdu. Gazeteyi almaya gitmek demek sabah güneşini görmek demekti… Bir komşuya selam vermek demekti… Gözünü açar açmaz tuşlara değmezdi eller… İnsanların daha çok vakti vardı gülümsemeye, yürümeye, sevmeye… Kısacası yaşamaya daha çok zamanımı