Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DENİZLE GÜNEŞ SEVİŞİRSE

Resim
            Bazen insanlar önlerinde iki yol görürler. Kimisi buna çifte standart, kimisi çifte kısmet, kimisi ise zorluk der. Bir terazi vardır ve dengesi ayarlanmamıştır. Bu, yolların karşısında duran için hep zorlayıcı bir faktördür. Kimin olduğunu anımsayamadığım bir şarkı vardı eskiden, “ iki yol, iki kent, iki tutku arasında yoruldu rüzgâr, yoruldu, olmadı, son düşü onda kaldı” Hayatım hep böyle geçti işte benim, iki kentte birden yaşadım ve ayrılsam da, içimde hep iki kenti yaşattım. İki adama böldüm kalbimi, neresinden paylaştırdığımı bilemedim. İki tane ideal belirledim, ortalarında bekledim durdusenelerce. Şimdilerde ise, iki sözcüğün anlamı takıldı aklıma; sevmek ve aşk... Çoğu insan aynı sanar bu iki kelimenin yansımasını, oysaki aşk bambaşkadır, sevgi bambaşka.             Âşıksan hep bir yerlere yetişemeyecekmişsin gibi akar hayat. Durmak, nefes alamamak demektir ve yolun sonuna, göremediğin yerlere doğru koşarsın durmaksızın. Kalbinin atışının farkı yoktur belki de

BENİ HİÇ OKUMAYACAK BİRİ VAR

            Bu yazı sana;hiç okumayacak olana. Herkesin bir, onu asla okumayacak olanı vardır öyle değil mi? Benimde var. Bir gün herkes beni okusa bile beni hiç okumayacak olan birisi var benimde hayatımda. Aslında o her gün benim yanımda… Her günbitişi yanı başımda uyuyor.Her gece boğazı izliyor gözlerimin içinden. Benimle nefes alıyor. Benimle düşlüyor. İçimde büyüyeceği bir yer bile kalmadı onun.             İstanbul Boğazı’nın büyülü sessizliği içime her dolduğunda gökyüzüne bakıyorum. “Biliyorum” diyorum. “Bir gün beni okumayan hiç kimse kalmayacak”. Sonra aklıma; O, geliyor. “Hayır” diyorum “kalacak”. Hem de bana en yakın olan. Ruhumu en iyi bilen, beni hiç görmeyecek bir daha.             Hayat böyle bir kurgu işte. Yapbozun hiç tamamlanamadığı, yanında ve kalbinde yaşayanlarla ölünen bir dünya bu yaşadığımız.  Kalplerinize sorar mısınız? Eşleriniz yanınızda uyusa bile, zaman zaman akla gelen bir ölümsüzünüz yok mu sizinde? Ansızın geliveren kalp ağrılarınız, uykularınızı

AKLIMA GELİŞİNİ SEVEYİM

Resim
              Bir film son buluyor, sen geçiyorsun gönlümün orta yerinden. Bir yıldız kayıyor, fikrimin sorularında acabalı haller dolanıyor. Bir yeni melodi keşfediyor kulaklarım ardından sesin şiir olup akıyor geceme…                 Eski bir masaldık biz. Hiç olmadık, hiç rastlaşamadık. Ayrı ayrı yerlerde aşkı masallardan çaldık. Bir düştük, düşüşlere gebe kaldık. Biz, sihrini kaybetmiş “Dünya” isimli bir yerde ümidin sonsuzluğuyla inanmayı eşeledik.                 Rastladığım ve sevdiğim her şey sensin biliyorum. O yüzden içimde sonsuz şiirlerim var benim. Kilidini kaybettiğim ruhumun, telaşlı koşturmaları, uzakta gördüğüm bir yıldızdan sebeptir sevgili! Yıldız gözlerindir; nereden bakarsa baksın gördüğüm gözlerindir.                 İşte böyle bir bekleme halinden doğdu yaşantıda ki sır. Özlediğim her şeysin diye özlendi rakı bardağında şiir olan adam. Karadeniz’in dalgaları gibi hoyratça çarpıp giden eski bir aşk seni beklerken hatırlandı. Rüzgâr ruhlu sevgili rüzgârın

KARMA

Resim
             İnsanlar olsun;  Bir çiçek bahçesi gibi bin bir çeşit… İnsanlar olsun dini başka, dili başka, cinsiyeti başka… Denize dökülen bir nehir gibi aksınlar dünyama… Hikâyeler bıraksınlar heybeme… Masallar anlatsınlar kendi dünyalarından... Sadece lale değil, sadece nergis değil nilüferler de olsun bahçemizde.  Su da yaşayanlar, suyu göstersinler, toprağın çiçekleri toprağı… Soğuk ülkelerden gelenler, senede bir gün açanlar… Hepsi gelsinler doldursunlar bahçemi.             İnsan isterim; farklı ve farkıyla özgür. İnsan isterim; hiç tanımadığı denizlerde yüzebilen… İnsan isterim; Zümrüd-ü Anka kuşlarına inanabilen. İnsan isterim susuz topraklarda çiçekler açtırabilen. İnsan isterim gökkuşağının renkleri gibi.             “Gel ne olursan ol gel” sadece unutma; Güneşsen parlamayı bilmelisin, denizsen dalgalanmayı, yağmursan beslemeyi, topraksan  büyütmeyi, masalsan sihri, yüreksen aşkı, şiirsen melodiyi ve müziksen dansı bilmelisin. Geldiğinde yeni

RUHUMDAN RUHUNA

Resim
Seni ararken kayboldum ben sevgili! Kulağıma gelen sesini takip edip de bulamadım seni… Gözlerin hala dalıyor uzaklara biliyorum. Çünkü o denize bakan gözleri görüyorum. Denizin seni çağırdığı yerde yürüyorum, belki yolun yolumla kesişir diye. Poseidon’dan bir işaret dileniyorum, dalgalar coşar da şiirimi sana ulaştırır diye. Ben aşkı her gün yüreğimde taşıyıp sana uzanamadıkça kaybediyorum.                 Biliyorum kalabalıklar içinde yapayalnızsın. Biliyorum ne kadar konuşsan havada kalıyor diye susuyorsun. Ne kadar dinlesen cezbetmiyor diye umursamıyorsun. Bildiğin tüm hikayeleri denize anlatıyorsun. Öfkeli ruhunu satıyorsun biliyorum. Kirli insanlarla kanatıyorsun yaralarını. Karanlık sokaklarda boşaltıyorsun kinini ve gülen yüzünün ardına saklıyorsun kibrini. Seni sevmesinler diye bütün çaban. Sevip de hep beklediğin eşinden ayırmasınlar diye.                 Ben de benzerlerini yapıyorum. Karanlık sokaklarda yalnız yürüyorum. Karanlık ruhlarla fısıldaşıyorum. Sessizliğ

RUH HATIRLADIĞINDA

Resim
Bundan belki yüzyıllar önce belki bin yıllar önce dünyanın sonunu gören yalnız bir adamken, bundan bilemediğim kadar öncelerde Fransa’da ruh eşini bulmuş bir âşıkken, tamamlayamadığım görevimi bitirmeye geldim bu dünyaya… Belki de cezalandırıldım bu ülkede doğarak… Çünkü biliyorum bir zamanlar bir başka ülkeyi ölesiye sevmişim ve damarlarımdaki kan o topraklar için akmış… Bundan çok başka bir zamanda Müslümanlar gözlerimi oymuşlar kurak çöllerde ve Müslüman doğmak uymamış hiç doğama… Parayı görmüşüm kimsenin görmediği kadar, iktidarı görmüşüm şimdiki tüm ülke liderlerinden daha fazla… Kehaneti görmüşüm… Sihri görmüşüm… Masallardaki kadar büyülü olan gerçek aşkla tanışmışım… İnsanlar gördüklerim yüzünden beni cezalandırmışlar. O yüzden kapamışım 3. Gözümü… O yüzden hastalıklı gözlerim;  hassas, korkak… Ve ruhum... Ah benim ruhum, öfkeli ruhum…                 Kimimiz şimdi cennetinde, kimimizse cehenneminde… Bilmiyorum bu hayatım benim en büyük cezam mı? Yoksa en büyük savaşım mı?

EVREN SÖYLER

Resim
               Kime ve neye ait olduğunu bilmedikleri bir sesin içlerindeki rapsodisiyle yaşar bazıları. Onların gözlerinin önünde başka bir dünya vardır. Gökyüzü başka, güneş başka, ay, yıldızlar, ağaçlar ve deniz bambaşka… Kimsenin duymadığı bir müziğin melodisiyle dolar içleri… O yüzden başka yoldan yürürler. O yüzden bildiklerini anlatamazlar. Ben de onlardan biriyim.                 Dünya diye gördüğüm sensin sevgili! Gökyüzüne başımı kaldırır kaldırmaz yanağımı okşayan senin hiç görmediğim ellerin… Dalgalar kıyıya çarptığında ufuk noktasına bakıp aynı şeyi gören gözlerinin hasreti yalnızlığım. Dalların rüzgarla dansına eşlik eden müzik içimdeki sesin. Hiç susmuyorsun. Kimsenin duyamayacağı bir dille durmaksızın “Kalabalık yalnızlıklardan ölüyorum” diye bağırıyorsun. Kendinden başkasını sevemiyorsun ve ben fırtınalı bir havada açık denizde dalgalarla boğuşuyor gibiyim. Boğuluyorum ve sesinden nefesine ulaşamıyorum. Sensizlik, hayatı yaşarken özlemekmiş gün geçtikçe daha iyi anlıyo

DOSTA SESLENİŞ

Resim
                Ey Dost! Bana dert anlatma! Anlatma dinleyemem, dinlesem bile anlayamam. Zehirli hançerle bin defa deşilmiş bir yürek bendeki… Ben, senin acından anlamam… Senin kara kaplı bıçak sandığını ben gül bilirim. Anlamam günlük yaşantıların sıradan sıkıntılarından. Ben,  ihaneti tanırım, yalanı tanırım, heyecanın en şiddetlisini ve tutkunun zehirli bir yılan gibi sokmasını tanırım… Aşkın sıradan bir hikaye değil unutulmaz bir şiir olduğunu bilirim ben.                 Ey Dost! Bilir misin sen kadim uygarlıkların sırlı sevdalarını? Bilir misin büyülü bir zamanda geçmişin gözlerini görmeyi? Sevdayı bilir misin gerçekten? Çektiğin acı sevdadan mıdır alışkanlıktan mı bilir misin? Bildiğini sanırsın… Çünkü yalnızlıkta tanışılır sevgiliyle. Yalnızken seversin en çok onu. Önce gözlerini görmelisin seni boğan kalabalıkların ardında. Sonra gülüşü yapışmalı yakana ve uykundan çalmalı dudaklarındaki sır. Sözleri bir efsane gibi düşmeli aklına ve başka kimseye benzememeli. En çok da bu yüz

BİR DE SİZ DENEYİN

Resim
Yazmalıydım. Ama nereden ve nasıl başlayacaktım? Kimi nerede ve nasıl anlatacaktım? Yada neyi? Aşkı yaz diyorlar bana! Doğru ya en iyi bildiğimi sandığım şey. Karşılıksızın her türlüsünü anlatabilirim sanırım. Günahlarını, borçlarını, yıkımlarını, rüyalarını… Yazabilirim sanırım… Şu anda benliğimde hissedemesem de yazabilirim… Ama ben yinede başkalarına veriyorum ilk anlatıları. Belki de benimle yaşayan başkalarına.      Bunları yazan ben değilim, o küçük altın kalpli kız. Ne mi diyor? Aşk vücudunun en tenha yerine kadar titremesidir. Saklambaç oynarken ebe olmaktır. Saklananları bulmak kadar heyecanlı. Ama hep biri bulunamadan annem eve çağırır.” Geç oldu artık kızım hadi yat uyu”. Yarın nerde saklandığını sorduğumda hiç söylemez bulamadığım. Ama yinede ben arkadaşlarım ve oyunlarımız olmadan yaşayamam ki! Bazen pikniğe gideriz ufak bir dere geçer ormanın içinden.Akarken üzüntülerimi de alacağını hissederim.Hiç tanıyamadığım doğaya bakar onun kadar sade olabilmeyi dilerim. Kuşlar da