Kayıtlar

Mart, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MAVİ

Resim
Aslında her şey birisinin gözlerinde gördüğün ışıkla başlar, ardından dünyanın şiirini yeniden yazabileceğini sanırsın ama nafile sonunda hep biraz daha fazla zırh kalır üstünde. Fazla sevmemek için bir tane… Yara almamak için bir tane… Düşmemek için, üşümemek için, gülebilmek için birer tane daha… Yıllar böyle gelip geçer aslında. Sen o şanslı eli oynayanlardan değilsindir. Kendin olmak için çıktığın yolda aslını ararken bulursun ruhunu bir anda. Şimdi zar atma zamanıdır. Daha çok gülümsemek için bir zar, sevebilmek için iki zar. Şans ya bu, belki 6- 6 düşer bir yerlerden.  Aşk, son zamanlarda nadir bulunan bir gece elbisesini giyecek bir yer bulmak gibi. Elbiseyi bulmak zor, giyecek doğru etkinliği bulmak ondan da zor. Şatafatlı bir şey seçtin yine, hangi davet istediğin dansı yaptıracak sana? Oysa sen 1960’lı yılların bir Fransız akşamında Edith Piaf dinlerken dans etmeyi hayal ediyordun. Gerçek her zaman farklı değil mi hayallerinden? Yine vakitlerden gece, müziklerin F

SANA

Sana aşık oldum sanıyorsun değil mi? Aşk! Hani şu insanı başka diyarların varlığına inandıran aşk! Yanılıyorsun! Ben senin hiç bilmediğin coğrafyalarda Bir çift yeşil göz uğruna canımı vermeye hazır günlerden geldim. Bir hastane odasında adını sayıkladığım bir adamın yokluğundan doğdum… Yeşil gözlerinden uçsuz bucaksız vadilere varırım sandığım Bir şiirle karıştırdım aşkı… Ben ilk öpücüğümü komadan uyandığım bir sabah vakti öldürdüm. O günden beri sevmem gündüz vaktini. Aşk! Karadenizin kıyısında Deli bir dalga olup Yüreğime yeniden vurduğunda Nefessiz kaldım. Sen beraber içilmiş bir sigara paketini 5 yıl saklamak nedir bilir misin? İşte ben aşkı öyle derin bir kuyuda bıraktım. “Beni hiç okumayacak” olan eşruh için bin satır eskittim. Şimdi diyorsun ki “İstesem olurdu” İstesen olmazdı… İstesem olurdu… Sorsana bir daha aşka düşmek isteyen oldu mu? 14.03.2013 / 03:19

3 KADIN 2 ERKEK

Ben hep kalabalıktım, kalabalıkta kimsesiz bir ruh gibiydim… Çok severdim çevremi, Bir çiçeğin toprağa bağımlılığı gibi. Susuz yaşardım, yağmursuz yaşardım, onlarsız olmazdı… 5 kişiydik 1 evde. 5 kişi, kendi karanlığında… Marjinal gecelere günler doğururduk, kuralı bizim başucumuzda saklı… Beraber uyurduk Dostluğa yeni şiirler yazma derdimiz vardı Kimse tutunamaz, kimse barınamazdı… Sorsan bizi bizden fazla kimse anlayamazdı. Fırtına gibi günler… Kural tanımaz… Önüne kim çıksa sallamaz… Dağıldık. Hakan Günday’ın Piç kitabı gibi dağıldık… Ya bir sevgiliye koştuk ya da büyümeye… Dört duvar arasında olanlar, bizimle sonsuza gidemezdi biliyorduk O günden beri kısır benim sevmelerim… O günlerde uğruna şiirler yazılan bir can dost, kanı kanımdan bir kardeş, Gizli saklı bir sevgili, söylenenden çok sevilmiş bir dost kaybettim ben… Uyanıksam o sene, bir daha hep uyudum. Uyuyor idiysem bir daha hep uyanıktım… Sonra sokaklara

BUL BENİ İSTANBUL

Resim
Oysa konuşurduk biz seninle; sabah ezanında bitmemecesine, gündüze geceyi değişircesine konuşurduk, ölenler ölene, kalanlar tükenene dek… Ondandır saklayışım, son sigarayı, son şarkıyı, sabaha karışıp dağılmış o anıyı… İki kişilik yalnızlıklardan Tek kişilik sensizliklere boğduğum boğaz hala neden vurmaz sularını kıyılara? Şiirimi kaçtı gecenin? Seni mi kaçtı yüreğimin? O ağaç hatırlamaz mı koynunda sakladığım melodiyi? Biz daha çocuk denecek yaşlardayken, gecenin sarp kuyulara dalışını gördük oysaki… Melankolinin melun bir masumiyete sarıldığına şahit olduk… Sisli gözlerle geçmişe ağladık, geçmişin henüz geçmemiş olduğunu bilmeksizin. ve biz kalabalık yalnızlıklarda " yalnızım" diye bağırırken kalbimize görünmez hançerler sapladık. Şimdi suskunlukları susatma vaktidir. Şimdi devlerin masallarda kalma vaktidir. Yarın geliyor, şimdinin koynuna sarıla sarıla… Aşk gitti, dünün bıçağıyla kıvrana kıvrana… Bugün viskim İstanbu