Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

AKROSTİŞİ YOK BU HİKÂYENİN

Resim
Tekerrüründen yorulduğum hayat! Kalbimi veriyorum yalancı rüzgârlarına. Bir esiyor, bir yüz beliriveriyor başucumda ve tüm hayatım flashbacklerle bana geri dönüyor. Bir yüz, Karadeniz kenarında yüreği büyük bir çocuğa döndürüyor beni… Tam kayalıklara özenmeyi bırakmışken yıldızlarına küsmüş dolunaya dönüyor ruhum… Ey sevgili! İrlanda adasında bir Karadeniz rüzgârına düşürdün beni, oturdum cennet kayalıklarıma tam orada bıraktığım deli çocuğa sarılıyorum. Fütursuz, kuralsız, vahşi prenses bekliyor tam orada ve kendine dönmeyi bekliyor sessizce haykırarak. Yine aynı yerdeyim gülerek kavga ediyorum. Boğaz’a gidiyorum adını akrostişle yazamayacağım bir hikâyede ve İstanbul kadar görkemli bir şekilde kayboluyoruz gecenin hiçliğinde. Sana, senlere, bana, benlere gidiyorum aniden… Aynı hikâye bir başka yüzle çocukluğuma sarılıyor. Bir kere daha! Haydi, Tanrım durma yine yap, bakalım daha ne kadar dağılabilir bu çocuk! Çok geceler geçti çocukluğumun son günlerinin ardından ama ben hep o

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ

Resim
Bir varmış bir yokmuş Aşk mor dağların ardına saklanmadan önceymiş Önceymiş ironik kelepçelerden Denizden maviler koyarmış kadın sepetine Bir varmış bir yokmuş Şimdi bir bavul bekler soğuk bir evin köşesinde Aşkı İstanbul’a küskün, Sevgiliden arta kalmış boş sigara paketi cebinde Paket ki boş,  atmaktan ötesini yapmayan kalbi gibi… Bir şehir var derler uzakta Sevdalılarını zehirlermiş O zehri içen önce öğrenirmiş Derinden yaşamayı tüm duyguları Sonra da kara sedasında kıvranırmış şehrin… Şehr-i İstanbul derler adına Var hala binlerce sevdalısı… Şimdi bir evde kadın, Sakinlerinin ruhuyla karanlık Dublin’in karanlık ve ıslak sokakları gibi… Yine de sever Dublin şehrini… Sevdalısı olmasa bile… Burada periler yaşar derler, Onları kovalar sarhoş soğuk gecelerde… Derler ki herkes dertliymiş bin yılların Çok dinli, çok dilli şehrinden… Aşıklarını vermiş Müslüman bir hokkabazın eline. Derler ki geceler bitmez olmuş hüzünden…

ARSIZ

Resim
Sanata düştüm Ar damarı çatlamış kelimeleri seviştiriyorum Böyle utanması bol bir ülkeye inat! Edebiyat pornosu yaptım deyip Utancından cehalet taşları topluyorum Temiz anlamlar sakladım Kirli cümlelerime… Leyleklerden üremiş bir nesli İnsana dönüştürerek Tüketmek istiyorum ruhumu İşte böyle sessiz bir gecede Ruhum intiharda Cehaletinden bir toplumun… Yasak kelimelerle seksek oynanan bir sokakta Mecazını sevdiğim edebiyatı sektiriyorum. Adı gibi modern olan şairin Baş ağrılarında romantizm saklanıyor. Hey romantizm sana sesleniyorum! Gel al mumuna sevdalanmış kadınları etrafımdan Spritüel bir martı uçtu içimden Onların fark etmedikleri çığlıklarında… Kapitalistin dünyasında aşk da vardı dimi? Orada güzellik ve para eş değer… Para akın akın satın aldı diğerini. Kadehimde sallanan bir çay poşeti gibi Kadınlar… Alkol olduklarını anlayana kadar kendilerini çay poşeti sanacak olan Kadınlar… Çok bohem bir Dublin gecesi Gelecek olan sabaha inat! Hiçbir şey kanatmadı yüreğimi Hemcinslerimin o

BU SEFER DE KAR YAĞSIN

Resim
      Sokaklarımı ve oyunlarımı   kaç sene önce bıraktığımı hatırlamıyorum. Bir büyüme sevdası mıydı? Küsüp mü gitmiştim onlara? Yoksa kar mı bırakmıştı yağmayı?      Benim büyüdüğüm şehir de kar yağmazdı öyle sık sık. Hiç havuç burunlu bir kardan adamım olmadı benim. Kar yağan kentlere gidişim büyümeye özendiğim zamanlara denk geldi. Oynadım mı ben kartopu hiç? Oynamışımdır elbette… Bıraktığım oyunlar gibi karı da hatırlamıyorum… Son zamanlarda geçmişime dair hiçbir şey hatırlamıyorum. Üzüntüleri silmeye çalışırken çekim gücü fazla bir süpürge kullanmış olmalıyım. Buna rağmen beş yaşımdaki oyunlarımı hiç unutmuyorum. Ama dedim ya kar yağmazdı o büyülü kasabaya. Kolluklarımız ve simitlerimiz hep vardı ama hiç kızağımız olmadı bizim. Kar diyorsunuz bana oyunları bıraktığımda tanıdığım. Başka oyunlarla boğuşurken sokakta aniden rastladığım. Camıma gelmesini hiç dilemediğim. Yağmurlar gibi hasretini çekmediğim… Kar…       Yine de karla kaplı bir gölün üstünde olmayı seçebili

AKIMSAL

Öyle kübist bir Ağustos akşamı Bir şeyler çok abartılı Bazı şeyler fazla minik gözlerimde... Hasta boğazım kendi konuştuklarını kusuyor yüreğime Sevemediğim sıradanlığı dünyanın Şimdi her gün yanımda... Sürrealist sevmelerini özlemiş Nü görünüşlü Natürmort bir tablo gibiyim... Empresyonist deliliklerine kapıldım evrenin İşte öyle tablomsu bir Ağustos akşamında Van Gogh kulağını kesmiş çok mu Ben kalbimi kanatmışken dedim Dedim de... Kimse duymadı Duyanlarsa anlamadı... Anlaşılmamak için gelmiştim dünyaya... Realizmini sevdiğim dünya! Sen dön bu meczup evrende Ben bir gün yeniden boyarım seni Sürrealist maviliklere... 04.082014 /17.39 / Dublin

FIND ME ISTANBUL

Resim
Though we spoke only once It was endless, It was like replacing the day with night We spoke before until deaths die until the rest finishes. That is only reason for keeping A last cigarette A last song The memory which collapsed with morning… Loneliness was for two people before Transformed into lonely silence in The Bosporus Where are your waves? Did the poem of night escape? Did yours escape from my heart? The tree had forgotten my melody which I hid it inside Though we saw the night when we were children Melancholia had been seen We were the witnesses. We cried for the past without knowing It had never passed Fog was in our eyes. And we were yelling “We were alone in crowded areas” Daggers were stabbed in our hearts. Time to be waterless for reticence Giants should stay in fairytales now. Tomorrow comes together with its darling It is called yesterday. Love had gone with a knife wound There was pain So, My whiske

SEVGİLİYE

Senden kaçmıştım, Sana geliyordum, Senden gidiyordum. Her şey sendi! Ben sensizliğe uçtum! Hep düşlerimde var olmuş bir çift maviye rastladım yolculuğumda… Sarıldım tutamadım. Ona, beni sen gibi anlatamadım… Mor dağlardan mavi gökyüzüne uçan kuşun serüveni yarım kaldı… Her şey aynıymış meğer okyanusun iki yakasında da… Öyleyse neden ayrıldık biz sevgili? Sen neden gittin benden? Ben neden yüzdüm uzaklara? Çan sesleri doluyor içime Unutuyorum şiirlerimizi Çan sesleri bölüyor uykumu Unutuyorum tüm şarkıları Senden öte deniz kalmadı artık Okyanuslar boğuyor düşlerimi… Zor olsa da söylemek Ben mutluyum bu derin mavinin girdabında Ömrü boyunca maviye yazdı kadın Şimdi mavi dalgadır boğan düşlerini. Razı kadın… Razı senden çok… Her şey daha güzel senin terk edişinden Her şey daha anlamlı senin gidişinden Seni boğuyorum tek gecelik bir sevdaya ve daha anlamlı şiirler şimdi… Anlamını kaybettiği bir yola düşmekten çok sevd

3 WOMEN 2 MEN

Resim
I was in crowded areas as always. Even the people, I was a lonely soul Was addicted to the environment Like a flower to the soil Living was impossible without them.   There were 5 people in a house 5 people in their darkness Days were born in marginal nights Rules were hidden We we’re rewriting friendship Nobody could stand with us Nobody could stay with us. Nobody could understand us more than ourselves There were no rules Nobody cared We dispersed. Bastards like Hakan Günday’s book. Either ruins a darling or grows up Things which happened in the box Could not walk to the end with us I have a lack of love since then, I lost a best friend there I wrote poems for our relationship before, A sister of my blood, A secret boyfriend, A close friend Who I loved more than I could say Lost. If I awoke in that year, I have slept forever If I were sleeping, I have stayed awake forever Love hidden to streets later Inebriation drowned into alcohol witho