Kayıtlar

Mayıs, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KOR-ONA

Resim
Sarsılmış tüm dünya Manidar bir Türkçe ile geldi virüs, Kor-ona, sana, bana, sallamayana... Hiç anlamazdık biz oysaki, Halinden, Hep evde oturmak zorunda olanın, Sağlığı bozulanın, Parası bitenin, Güldürmeyenin yeterince, Çıkmak isteyip de çıkamayanın, Olmayanın hayatında spor, Halini gidemeyenin kuaföre, berbere... Hep kitap okurdu şu serseri! Çalışmadı bir türlü... Zevk pezevengi şu vatandaş! Varsa yiyor, yoksa yatıyor... Çok kahkaha atıyor Ölecekmiymiş yarın? Belki ölecekti... Bilirdi belki dünyanın geçiciliğini? Kitaplar daha gerçekti belki... Gözlerini kapadığında gidebildiği yerler, Çok daha büyülüydü belki de... Sevemedi hiç rutinini, Düzeneğini dünya denen... Bir kelebek olduğunu bildi belki, Çıktığı an kozadan... Daha fazla vakit ayırdı sevmeye... Daha fazla vakit, Oyun kurmaktan, Hamle düşünmekten, Güzelleşmekten... Çok daha önemliydi sevebilmesi... insanı, doğayı... Dünyayı... Virüs diyorduk geldi... Kraliyet ailesinden gibi, Hiç tanış

ZAMAN

Resim
Diyor ki “Anlattım sana” “Görmek istemedin” diyor... “Dinlemedin” diye tutuşturuyor ucuna! Düşüyor harfler klavyeden... Düşüyor anılar güzelliklerden... EGO denen şeyle sek sek oynuyoruz, Ara bir sokak, Sola dönersen gerçekler, Sağa dönersen sahtelikler... Sahteliğe yürüyor... Maskelerin ardında bir virüs Sızmış bütün insanlığımıza... Virüs bile bulamaz geldiği yeri... Dinlemedi... Belki de en çok kulak kabarttığı yerden vuruldu... 9-6 ritminde bir dünya, Doğru- yanlış ritmine yenilmiş felsefe, Sosyal medya ile dirilmiş korkular, İradenin yenildiği yerde çıkan düşmanlıklar, EGO’nun yoğurduğu politakalar... Ait değilsin bu düzene... Siktir git dediğinde, Seviştiğinde küfürle, En çok bu zamanlarda, Derinleşiyor senin insanlığın... EGO senin işin değil... Sen biliyorsun çünkü Kazananı yok böyle zaferlerin... Kaybedeni de... New age bir anlayışla, Çoktan yıkıldığını bilerek Lemuryan’ların çanlarının... Zamana bayılıyorsun... Zaman ilaçtır, Zaman içiçedir,

KAYALIKLARIN HİKAYESİ

Resim
Tutsak bir denizin, Tutuklu sevdalısı olduğundan beri, Tutsak bir mantığın, Tutuklu uyumlusu olduğundan beri, Martılara özeniyorsun... Zamansız bağırmalarına, Saldırganlıklarına, Uçabilmelerine, Hastasın koca şehri kendilerine uydurmalarına... Kendini biliyorsun... Dönüştüğün kayalığın resmini bile bulursun isteseler... Tutuyorsun, Koruyorsun, Susuyorsun, Savunmuyorsun... Deniz onca kere çarpmışken dalgalarını... Saklamışken duygularını kendinin bile bulamayacağı dehlizlerine, Dolunay özendirmeye devam ederken, Dimdiksin... Kumdan başka bir şey bırakmıyorsun kumsala! Oysaki demişti o çocuk! Uzun uzun anlatmıştı sana dönüşeceğin şeyi Sen hep bildin! O yüzden sessizliğin... Martılara özenişinin sebebi var elbet! Siz hep buradasınız... Deniz, dolunay, kayalıklar... Kayalıklar, deniz ve dolunay... Martı gidiyor bilinmeyene... Sonunu bilsem de giderdime... Martıya öyküneceğine atsana kendini denizlere!!!! Korkun.... Kum olmak mı? İyidir her zaman, Tutun