DOSTA SESLENİŞ

                Ey Dost! Bana dert anlatma! Anlatma dinleyemem, dinlesem bile anlayamam. Zehirli hançerle bin defa deşilmiş bir yürek bendeki… Ben, senin acından anlamam… Senin kara kaplı bıçak sandığını ben gül bilirim. Anlamam günlük yaşantıların sıradan sıkıntılarından. Ben,  ihaneti tanırım, yalanı tanırım, heyecanın en şiddetlisini ve tutkunun zehirli bir yılan gibi sokmasını tanırım… Aşkın sıradan bir hikaye değil unutulmaz bir şiir olduğunu bilirim ben.
                Ey Dost! Bilir misin sen kadim uygarlıkların sırlı sevdalarını? Bilir misin büyülü bir zamanda geçmişin gözlerini görmeyi? Sevdayı bilir misin gerçekten? Çektiğin acı sevdadan mıdır alışkanlıktan mı bilir misin? Bildiğini sanırsın… Çünkü yalnızlıkta tanışılır sevgiliyle. Yalnızken seversin en çok onu. Önce gözlerini görmelisin seni boğan kalabalıkların ardında. Sonra gülüşü yapışmalı yakana ve uykundan çalmalı dudaklarındaki sır. Sözleri bir efsane gibi düşmeli aklına ve başka kimseye benzememeli. En çok da bu yüzden sevdanın acısı bile susmalı. Sen hiç sustun mu dost? Susup da acını içine gömdün mü? Başkalarına anlattığın ve onların anlayıp da yorumladığı değildir aşk. Aşk,  kimsenin bilmediği bir sihir gibi saklı olandır. Onun ne olduğunu öğrenmek için kitaplar eskitmelisin. Onun nerede olduğunu bulmak için karanlıkları aydınlatan geçitler aramalısın. Onun yokluğunda konuşulan her söz anlamsız olmalı ve sırf hiç kimse onun gibi konuşup da büyüleyemiyor seni diye susmalısın bir süre. Gerçek aşkı eskitecek çiviler yoktur ve sen önce ruhunda onun bir parçasıyla öleceğini bilerek ve hazmederek çıkmalısın yola. Sonra da hırslardan arınarak tekrar tekrar sevmelisin onu. Söylesene dost! Bu muydu ağladığın? Bu muydu vazgeçemediğin? Vazgeçemediğin her şey özverindir, vazgeçtiğin her şey sevgindir aslında. Sevgiden vazgeçilir çünkü o karşılıksızdır. Özveriden vazgeçilmez çünkü o beklentilerin adına yaptığındır. Sevginin ardında beklentisizlik, özverinin altında hırs yatar. İşte ben bu yüzden hiç özveri vermedim kimseye. Sadece mutlu hissettiğimi yaptım. Çünkü biliyordum ki aşk bir büyüydü. Varsa hep buradaydı. Yoksa da onla yaşamayı öğrenmek lazımdı.
En çok da ne zaman tanırsın kalbini biliyor musun? Aşka alışıp da onunla yaşamayı bildiğin vakit. Çünkü aşk o zaman aşktır ve bir aitlik gerektirmez. Aşk sen olursun. Aşık olunan da ayna. İşte o zaman sen okuduğun tüm kitapları anlamış, bildiğin sırları çözme aşamasına gelmiş olursun. Ama bunu senden bekleyemem değil mi? İşte o yüzden dinlemiyorum çoğu zaman…  Çünkü biliyorum bunun bir adım sonrasını. Dünyanın sihirli yanını göremeyenler her zaman bir başka sıradanlığa kapılıp onun hırsını, alışkanlığını, anılarını… aşk sanıp ağlayacaklar. Oysa ki aşk geldi mi onu herkes görür, saklayamazsın! Gittiğinde de konuşarak ondan kaçamazsın…  
                                                                              24.02.2012 / 01.12

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TAHRAN’DA İKİ GÜN

SİRİUS

EYLÜL BAKIŞLI KIZ