RESİMDEN DAMLAYAN YAĞMUR

Adamın adı yok… Saklanması gerekti saklandı… Aynı aşkları gibi masadaki içkileri ve sevişmeleri de yarım kaldı… Kadının kendi içindeki tutkudan haberi yok... Masa erken boşaldığında giden sevdiği miydi yoksa düşleri mi bilemedi. Her aşkta biraz daha kaybediyor kadın. Her bitişte biraz daha hırçınlaşıyor ruhu… Mavi gökyüzüne kadeh kaldırıp, mutlu günlere içilerek başlamıştı aşkları ama gecelerin kasveti çöktü aşka…

                Çok sevdiği bir şeyleri hatırlatıyordu adam kadına. Hayatında sadece bir kereliğine gerçekten kendisi olduğu o unutulmaz geceyi. Mavi denizi, müziği ve günün ilk ışıklarını… Bir daha, bir daha hiç uyumasın istiyordu… Bir kere daha sarhoş olmak istiyordu… Günün uygunsuz saatlerinde kaçamak uyuduğu uykuları paylaşacak birini bulmuştu işte… Saatlerce konuşabilecek, aynı sigara paketinden içecek, olmadık saatlerde telefonunu titretecek o mavi düşe yaklaştığını sandı kadın. Şimdi kumlara uzanabilirdi, o bildik şarkıyı ruhuna doldurabilir, ruhuyla sevişebilirdi. Yapabilirdi bir kere daha… Ama hesapsız aşklar, hesapsız sonlara gebedir bilirdi kadın…

                Bir gece uzun uzun konuştular adamla kadın. Adam söz verdi. Şurada ne kalmıştı Haziran’a… Başladıkları güne illaki döneceklerdi. “Daha görecek çok mavi gökyüzü var sevgilim” diyordu. Daha paylaşılacak çok anı var… O gece çarşının orta yerinde öperek uğurladı adamı kadın. Bunu daha önce yapıp yapmadığını hatırlamıyordu bile. Çünkü o bugüne dek hep kendi hapishanesinin gardiyanıydı. Son mutlu öpücük böyle karıştı balık pazarına.

                Çok kısa zaman sonraydı kadının kalbinin katili olan resimleri görüşü. Çok kısa zaman sonra bir resimden bin yağmur damlayışı… Yıldızlı gecelerde verilen sözler unutulmuş, hayat seçilmişti. İsterdi ki bunu adamdan duysun ama adam böyle yola devam etmek istiyordu. Hem kadını bırakmayacak hem de hayatını…

                Deli ruhu dalgalandı kadının… Önce gitti sıkı sıkı sarıldı aşkına… Öptü onlarca kere yeniden, yeniden… Görüşürüz sevdiğim, görüşürüz… Sadece kadın biliyordu, o kapıdan son kez çıktığını… Giderken gözlerinden biraz mavi çaldı, teninden biraz koku…

                Kadın adamdan ayrıldığından beri tam 6 gün geçti… 3. Gün bir gündüz uykusundan sesiyle uyandı adamın… 4. Gün yeniden güldü esprilerine…  5. Günün gecesi deli rüzgârlar esti kadının odasında… Kadın biliyor; hiç bir son, son değildir aslında ve en güzel hikâyeler yarım kalırlar hep… Kadının bilmediği sevdiği şeyin adam mı yoksa uzak bir geçmişin özlemi mi olduğu… Kadının bilmediği sevgi dediği şeyin bilinmezliğin çekiciliği mi yoksa paylaşım mı olduğu… Kadının bilmediği yine takvimden aşksız bir yaprağın düştüğü… ve artık kadının da adı yok… Saklanması gerektiğinden değil bir başkası kadar manalı olmadığından…

                                                                                29 Mayıs 2013 / 02:44

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TAHRAN’DA İKİ GÜN

SİRİUS

EYLÜL BAKIŞLI KIZ