KARA GECEDEN GECEYE

Yine ordasın, denizin yakamozla buluştuğu yerde
Taşınmalar, vazgeçmeler, büyümeler…
Hiçbir şey alamayacak seni oradan değil mi?
Çok aykırı bir geceye öykünüyor elindeki içki
Fazla şiirsel, çok fazla düşsel, bir o kadar da arsız…
Ordaydık bir zamanlar
Boğazın Karadeniz’e baktığı yerde
Kendi doğrularımızla şu manasız insanlığa savaş açtığımız yerde
Kalbimizin sol yanından çıkardı şarkılar
Biz bu dünyayı en çok sol yanından severdik…
Biz bu ülkeyi düşledik
               Herkes gülerken…
                              Farklı renklerden farklı sesler çıkarken
                                            Biraz arsız olsun istedik oyunların yerine
Biz Elif’ler istedik kağnısı yerine elindeki kitapları yedip savaş açan karanlığa…
Sonra Elifler türedi şehrimizde,
Anlamını bile bilmediği namusunu yeden…
Namussuz muyduk biz?
Hangi içki şişesi almıştı bedenlerimizi?
Biz Tanrı’yı yüreğinde taşıyan,
Rakının beyazına bile gelenekleri koyup mutlu olanlardık aslında…
Öyle sessizce severdik,
Kimseye sormadan sevişirdik,
Elif’ten daha çok bilirdik namusu
Ama kaybolduk…
Bizi düşlere çağıran yakamoza düşman oldu birileri,
Elimizdeki kitabın büyülü satırına,
Beynimizdeki sancılı düşe,
Yüreğimizdeki tutkulu sevdaya,
Özgürlüğe çağıran maviye düşman oldu birileri…
Sonrası…
Sonrasında düşmanlık gelip maviye oturduğunda
Dublin’de kaldı kadın…
Geriye dönüp sihirli sözü söylese
Alır sandı eski düşünü…
Karanlıkta gündüze şiirler yazılır diye inanmıştı oysaki…
Bilemedi nereye kadar gidilirdi bir kağnıyı güdemeyecek Eliflerle…

                                                           14.09.2015 / Dublin


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TAHRAN’DA İKİ GÜN

SİRİUS

EYLÜL BAKIŞLI KIZ