Türkiye’nin doğusunda içine kapalı ve sessizce duran bir komşusu vardır. Siyasal islam korkusu taşıyan herkesin örneği ve korkulu rüyası, ülkem topraklarında çoğu kişinin Arap milletinden bile ayırt edemediği İran. Radikal İslam denilince ilk akla gelen ülke! İrşad Devriyeleri’nin sokaklarda ahlak polisliği yaptığı ülke. 2022 yılında Mahsa Amini isimli 22 yaşında bir genç kadının "başörtüsü kurallarına uymadığı" gerekçesiyle polis tarafından öldürüldüğü ülke. Pers İmparatorluğu’nun son hali! Radikal İslam’ın son kalesi. Birisi bana bir gün bu ülkeyi ziyaret edeceğimi söylese, kahkahalarla gülerek “Dalga mı geçiyorsun benimle” derdim. Ama huyum kurusun ben benden beklenmeyen şeyler yapmakla meşhur birisiyim. En yakın dostlarımdan birisi “Ne dersin benimle İran’a gelmeye” diye sorduğunda hem dostluk duygusunun gücüne, hem de gizeme duyduğum yoğun ilgiye yenik düşerek kendimi 2 Nisan 2024 Salı günü Tahran’da buldum. Bundan sonrası sadece şaşkınlık!
Yağmurdan kaçarken, Kara şaşırırken, Zırva ötesi konuları konuşurken kızarmadan yüzümüz, Yatakta uyku arası konuşurken, Sızarken bir sandalye tepesinde, Fantastik bir filmin rüya arasına girerken sohbet, Ağlarken haykıra haykıra, Orada mıydın cidden? Yere çömelmiş, Kafası ellerinin arasında haykıran Bir delinin evinde Kahverengi deri koltuğa karşı Simsiyah haykırırken ben Delinin ellerinde sidik varken... Karanlıklardan aydınlıklara çıkarırken beni tekrar tekrar... Sözcüklerimdin sen, Hayallerim, kahramanım... Vecihi’ydin sen ellerinde helikopter düşleri... Kavgamdın sen eli kanlı dinlere karşı... Tarot kartlarının büyücüsü, Atlantik’in Poseidon’u... Şefkatin Galcesi... Denizden göğe, Yok gözlerindeki lacivertin lehçesi... Milliyeti yok ellerindeki şefkatin... Tercümesiz seninle kurulan hayaller O barın şu şehr-i İstanbul’da karşılığı yok... Sabaha karşı Gordon’s'u diken yok, Yok uykudan feragat eden... Kulağıma fısıldıyor Pearl Jam, "Nefes almak istiyorum" diye... Vecihi
Sakin bir gece, dışarıda çıt yok. Sürekli seslenen O’ndan başka kimse konuşmuyor. Bir türlü oturtamadım şeklini bu odanın. Kitaplığı nereye koysam bir eksiklik var. Nereye yaslansam bir hüzün çöküyor içime. Hangi saati takarsam takayım yılın bir günü duruyor. Sonraki günler mi? İsyan eder gibi sanki çalışmaya hep acı bir tik tak. Benzemiyor bu odanın saatleri başka saatlere. Dünyanın bir ucundan getirsem yine aynı bezginlik yada hüzün. Henüz koyamadım adını nedir bu acı ritim. Anlatamıyorum kimseye anlamazlar ki. Nasıl olur da saatler odanın ruhunu taşır. Ben mi? Ben sürekli durgunum. Ne zaman aşık olduğumu düşünsem; O kalbimi şüpheyle dolduruyor. Başımı nereye yaslasam bir kız gözlerimin önünde. Eylül gibi bir kız…Bana sonbaharı hatırlatıyor. Eski püskü kitap dolu bir odada, sallanan bir sandalyede, suskun, gökyüzüne bakıyor. Acılı diyorum ama soracak cesareti vermiyor insana. Yeşil gözleri o kadar koyu ki sanki boşluğa bakıyor. Esmer teni oda kadar loş. Uzun, düz, siyah
Yorumlar
Yorum Gönder