RUHANİ AŞK

"Gerçekten de, asla hatırlayamayacağınız kadar uzun bir süre önce, günün birinde evrenin bir köşesinde buluşmaya dair verilmiş bir söz vardır" Brian L Weiss - Eş Ruhların Dansı


Onu gördüğümde dünya durmuştu. Gözleri gözlerime değdi ve bildiğim her şey anlamını yitirdi. Hiç tanımadığım birine, hiç olmadık bir yerde, görür görmez âşık olmuştum. Öyle bir aşktı ki bu bir daha asla gelmedi. Bir daha asla ellerimi gökyüzüne değdirmeyi beceremedim. Yıllar yılları kovalarken içime giren bu virüs gibi şeyi bir türlü atamıyordum. Hangi hikâyeden çıkarsam çıkayım onu görür görmez aynı enteresan ürperme duygusuyla tabir-i caizse ruhumu kaybediyordum. Peki ya neydi bu? Tamam, genelde kullanılan ismi aşktı ama bunda hastalıklı bir yan vardı… Hiç tükenmeyen, her seferinde kendini yenileyen, hiç görmeden de hatırlanabilen, sanki çok öncelerden beri varmış gibi hissettiren bu enteresan duyguyu çok fazla düşündüm. Onu tanımlayamaz hale geldim. Hissettiğim şeyin bir örneğini daha görmemiştim…

İşte aynı böyle bir aşk duygusundan bahsediyor bu kitap. Dr. Brian L. Weiss, yaptığı bir hipnoz seansında tesadüfen şahitlik ettiği geçmiş yaşamların birbiriyle bağdaşan öykülerini anlattığı “Eşruhların Dansı” isimli kitabında bizleri düşündürüyor. Geçmiş yaşamların ve eşruhların var olduğuna inanan biriyseniz bu kitabı mutlaka okumalısınız. Hayatımıza girip çıkan arkadaşların, dostların, sevgililerin, eşlerin birer misyona sahip olmaları mümkün müdür sizce de? Belki de biz aldatılmalıydık ve bu yüzden gelmişti o sevgili… Belki de bir dostun ihanetinden öğreneceğimiz çok fazla şey vardı da bu yüzden gitti o, keyifli günlerin güzel anılarını da yanına alarak. Belki onu bu kadar çok sevmenizin nedeni paylaştıklarınızın düşündüğünüz zamanlardan çok daha fazlasına tekabül etmesidir.

Eşruhların Dansı, Elizabeth ve Pedro isimli evrensel iki aşığın gerçek hikâyesidir. Ben, Dr. Brian L Weiss’le mailleştim ve bu maillerin sonucunda kendisinin evrensel çalışmalara gönüllü biri olduğu kararına vardım. Belki de hiç gelmediği bir ülkeden, hiç tanımadığı bir insanın, yetersiz İngilizcesiyle yazmış olduğu sorularına olabildiğince çabuk cevap yazacak kadar mütevazı birisi bu kitabın yazarı. Columbia Üniversitesi’nden yüksek dereceyle mezun olup, tıp eğitimini Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamlamış olan yazar, Yale Üniversitesi’nde psikiyatri uzmanlığını tamamladıktan sonra Pittsburgh ve Miami Üniversitelerinin tıp Fakültelerinde de profesörlük yapmıştır. Daha öncelerde mistik inanışları olmamasına rağmen Catherine isimli bir hastasına uyguladığı terapinin sonucunda spiritüel konularda ki fikirleri tamamen değişmiştir. Deneyimlerini kitaplarında okurlarıyla paylaşmaya devam ediyor.

Akıcı üslubu ve düşündürücü anlatımıyla kitap sorularınıza soru ekleyecek nitelikte olduğu gibi aynı zamanda kendi içinizde bazı cevaplara ulaşabilmenize de olanak sağlıyor. Uyguladığı Regresyon Terapileri’nde( Geçmiş Yaşam Terapisi ) birbirini henüz tanımayan iki ayrı insanın öykülerinin kesiştiğine şahitlik eden doktor dinlediklerini aktarırken bir yandan da Elizabeth ve Pedro’nun dışarıdan etki olmaksızın karşılaşmalarını bizlere aktarıyor. Kitabın kapağını kapar kapamaz giderilemez bir merak duygusuyla iç içe kalıyorsunuz. “Acaba ben nerde ve neyi eksik bırakıp geldim bu hayata?” sorusunu sormadan edemiyorsunuz.

Kitapta da bahsedildiği üzere “Aşk, tüm mevsimlerin en güzel çiçeğidir”. Bir eşruha rastlamak kırk yılda bir gibi dedirtecek kadar zor olsa da ruhani ve gerçek bir aşkla bütünleşmenin güzelliğini tüm insanlığın tadabilmesini dilerim. Keyifli okumalar.

(Bosphorus Sanat Gazetesi Yıl: 4 Sayı: 39 Ağustos 2010)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TAHRAN’DA İKİ GÜN

SİRİUS

EYLÜL BAKIŞLI KIZ