AYLA DANS EDENLER

Kimileri genele göre normal dışı olarak algılanırlar. Kimilerinin hayatı çoğunluğun gözünde uçuk kaçık ve manasızdır. Ama aslında o sıra dışı görünümlü deli ruhlar, en parlak kalabalıkların görünmeyen büyük yalnızlarıdırlar. Hiçbir zaman tek düze bir hayatları olmadığı için çoğu zaman kendileri bile neyi aradıklarını bilemezler. Kendi öyküleri öylesine gizemlidir ki onlar için, başkalarının roman olur sandığı hayatları karşısında daha da derinleşir yalnızlıkları.

                Bizler İstanbul balo salonunun maskeli yüzleriyken huzuru hayal edenleriz. O kelimenin anlamını bile bilmediğini fark etmez çoğumuz. Huzur nedir ki? Kimisine göre onu anlayacak bir sevgili, kimisine göre para, kimisine göre daha sakin bir hayat… Oysaki bu balonun sakinleri sahneden indikleri anda zehirli şehrin görünmez parmaklıklarına dayanırlar ve derler ki “senin salonundan uzakta huzurlu ölemem”… Öyledir de nefessiz kalırlar başka diyarlarda, başka insanlarla. Çoğu gidebildiği en uzak yere gidip yine geri dönmüştür. Hiç biri farkında değildir anlattığı insan olmadığının. Hiç biri görmez yapbozun onsuz birkaç parça daha yitireceğini…

                Maskeli balonun sakinleri en çok sıradan hayatlara öykünürler ve en çok da onlardan nefret ederler çünkü sıradan hayatlar öykünecek kadar çok risksiz ve stabil oldukları gibi aynı zamanda da nefret edilecek kadar düz ve ilgi çekici olmaktan uzaktır. Takımyıldızları birbirlerinden ayrılsalar dünyada ki denge bozulur ve o zaman ne anlamı kalır ayın çekiciliğinin? Gece görünenler gündüzün varlıklarından her zaman daha çok şey bilirler. Güneşten saklanıp aya tapar bir halleri vardır maskeli balonun sakinlerinin oysaki onlar güneşin en gizemli ortaklarıdır ve güneşe bakarken ayı kaçıranların hikâyelerinde yaşayacak bir şey bulamazlar.

                Bu, yakıcı güneşe elini uzatmaya korkmayıp, ayla dans etmeyi becerenlerin öyküsüdür. İsmini unuttukları simaların hayaletleriyle yaşarlar onlar. Gerçekliğini unuttukları anıların umuduyla beslenirler ve Şehr-i İstanbul balo salonunda en güzel onlar dans ederler. Giderken yanlarında götürecekler öykülerini ve geldiklerinde yine en çok onları anladığınızı sanıp anlayamacaksınız. Çünkü onlar Tanrı’nın yollara serptiği sihri kovalayıp bulacağına inanarak yarattıkları varlıklardır.

                Şimdi bu yazıya bir son yazmak lazım ya sonu olmayan anlatının noktası olur mu?


                                                                                                                      12.08.13 / 03.14

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TAHRAN’DA İKİ GÜN

SİRİUS

EYLÜL BAKIŞLI KIZ