AKROSTİŞİ YOK BU HİKÂYENİN

Tekerrüründen yorulduğum hayat! Kalbimi veriyorum yalancı rüzgârlarına. Bir esiyor, bir yüz beliriveriyor başucumda ve tüm hayatım flashbacklerle bana geri dönüyor. Bir yüz, Karadeniz kenarında yüreği büyük bir çocuğa döndürüyor beni… Tam kayalıklara özenmeyi bırakmışken yıldızlarına küsmüş dolunaya dönüyor ruhum… Ey sevgili! İrlanda adasında bir Karadeniz rüzgârına düşürdün beni, oturdum cennet kayalıklarıma tam orada bıraktığım deli çocuğa sarılıyorum. Fütursuz, kuralsız, vahşi prenses bekliyor tam orada ve kendine dönmeyi bekliyor sessizce haykırarak. Yine aynı yerdeyim gülerek kavga ediyorum. Boğaz’a gidiyorum adını akrostişle yazamayacağım bir hikâyede ve İstanbul kadar görkemli bir şekilde kayboluyoruz gecenin hiçliğinde. Sana, senlere, bana, benlere gidiyorum aniden… Aynı hikâye bir başka yüzle çocukluğuma sarılıyor. Bir kere daha! Haydi, Tanrım durma yine yap, bakalım daha ne kadar dağılabilir bu çocuk!

Çok geceler geçti çocukluğumun son günlerinin ardından ama ben hep oraya geri döndüm bir başka yansımada… İsimler değişti, yüzler değişti, diller, dinler değişti ama ben hep aynı ana geri döndüm. Hep ordayım be sevgili! Son sigarada, boğazın görkemli ışıklarında, Karadeniz’de günün doğuşunda, bir yere tam gaz gittiğim bir yolda, döne döne dolaşılan Arnavutköy yollarında, Karadeniz’in kuma vuran dalgalarının kulağımda çınlayan yankısında, bana içimdeki deli çocuğu hatırlatan bir kurnaz gülüşün peşinde. Kimi sevsem sen, kime gülümsesem sen… HHHhHHHHhhhhep aklımda o kibirli gülüşün…

Candan Erçetin bir şarkı söylemişti ve orada başlamıştı her şey. “Olmaz bir tanem aşk böyle olmaz”… Yine de diler bu yürek, mucizeler yaratan kahraman hiç yorgun olmasın. Adı ne olursa olsun senin kibirli gülüşünden bir parça, Karadeniz’in deli dalgalarından, Boğaz’ın sinsi ama görkemli ışıklarından, çocukluğumdan, rafta eskiyen Marlboro paketinden, vakitsiz çalan kapıdan, uzaklara kaçan ruhtan, gülerek edilen kavgadan, bir de bardağı yarım kalmış içkiden biraz getirsin bana… Bana seni getirsin… Getirdi de… Bu akşam bana kapıyı açan o adam, seni aldı yine başucuma getirdi. O zaman hatırladım ben çocukluğumla beraber seni koydum bir kutuya ve bir parçam hep seni sevdi sadece seni! Selam olsun Karadeniz’in deli dalgalarına! Yok, bu yazının bir akrostişli versiyonu…


                                                                              22.10.14 /00.21 / Dublin

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TAHRAN’DA İKİ GÜN

SİRİUS

EYLÜL BAKIŞLI KIZ