BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ


Bir varmış bir yokmuş
Aşk mor dağların ardına saklanmadan önceymiş
Önceymiş ironik kelepçelerden
Denizden maviler koyarmış kadın sepetine
Bir varmış bir yokmuş

Şimdi bir bavul bekler soğuk bir evin köşesinde
Aşkı İstanbul’a küskün,
Sevgiliden arta kalmış boş sigara paketi cebinde
Paket ki boş,
 atmaktan ötesini yapmayan kalbi gibi…

Bir şehir var derler uzakta
Sevdalılarını zehirlermiş
O zehri içen önce öğrenirmiş
Derinden yaşamayı tüm duyguları
Sonra da kara sedasında kıvranırmış şehrin…
Şehr-i İstanbul derler adına
Var hala binlerce sevdalısı…

Şimdi bir evde kadın,
Sakinlerinin ruhuyla karanlık
Dublin’in karanlık ve ıslak sokakları gibi…
Yine de sever Dublin şehrini…
Sevdalısı olmasa bile…
Burada periler yaşar derler,
Onları kovalar sarhoş soğuk gecelerde…

Derler ki herkes dertliymiş bin yılların
Çok dinli, çok dilli şehrinden…
Aşıklarını vermiş Müslüman bir hokkabazın eline.
Derler ki geceler bitmez olmuş hüzünden…
O bavul hala köşede susamış yalancı ışıklarına
Çok yüzlü şehrinin…

O der kadın
O güzeldi her dinle, dille…
O eşsizdi ezana karışan çan sesleriyle
Bir de akordeon çalan çocuklarıyla Pazar sabahları Şişli’de…

Bir varmış bir yokmuş
Ruhunu asla anlamayacak kara çarşaflı Araplara
Açmış koynunu Kleopatra…
Aşk Mor Dağlar’ın ardına saklanmış…
Ama yine de birileri gece yakamozlara kaldırır kadehini
Sevdalısı İstanbul’u arayarak…

Kadın uzakta…
Araf gibi bir yerde…
Dönmek yetmez bazen
Aradığını bulmak için yeniden…
Yine de bilir gizemli bulutlar ve çan sesleri
Güzel yapar bu şehri…
Bir martinin kanadına koydu ruhunu
Dublin semasında.
Bir vardı bir yoktu.

12.10.14 / 18:48

 Dublin 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TAHRAN’DA İKİ GÜN

SİRİUS

EYLÜL BAKIŞLI KIZ