HOKUS POKUS

Okyanusların dibine varan yolculuklardan,
Küçük cinlerin kızıl saçlı ülkesinden,
Bozkırlarından Anadolu’nun ve
Yamacından Karadeniz’in deli dalgalarının...
Çocukluğunun büyülü resimlerinin sergilendiği Louvre’dan,
Bir seks sergisi misali Amsterdam’dan,
Falezlerinde Tanrı’yı gördüğün Galway’den,
Köhne metrosunda kaybolduğun Paris’ten,
Anlamsızca herkesin sana selam verdiği Düsseldorf’tan...
Yollardan, yolculuklardan, kalışlardan geçtin...
Kirli dehlizlerinde aydınlık gördüğün insanlardan,
Parlak auralarında karanlık gördüklerine kadar konuştun onlarla...
Geçmiş yaşamlara tanıklık ettin,
Bir işaret aradın durdun gelecekten...
Hiç dinmedi dalgaları ruhunun,
Vazgeçemedi kayalara öykünmekten denizin...
O yüzden hiç duramadın...
Aklın hep yollarda kaldı...
Keşiflerin hep yenilere gebe oldu...
Belki de
Bir Jules Verne yanılgısıydı çocukluktan kalan...
Dünyanın merkezine doğru bir çekim...
Bir ömür devr-i alem...
Tüm o geçmiş ve geleceğin içinde böylesine sevilemezdi yoksa bu an...
Yine de hala biraz mavi atıyor yüreğin...
Simya gibi bir şey aradığın...
Altına çevrilir mi diye bakmaktasın
Alelade taşlara...
Hala tutuyor içindeki çocuk gizlice,
Küçük bir asa elinde...
Haykırıyor sessizce “Abrakadabra ve hokus pokus” diye...
“hocus pocus tutus talontus, vade celerita jubes”
Hey gidi gerçek dünya!

19.01.2020 - Beyoğlu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TAHRAN’DA İKİ GÜN

SİRİUS

EYLÜL BAKIŞLI KIZ