BABAMA

Bugün babamın doğum günü… Yine bir 19 Mayıs, Gençlik Bayramı, Giresun’da Mayıs 7’si Aksu Festivali zamanı. Kiraz mevsimi…


Babam benim her şeyim… Hayatımı şekillendiren adam… Ben onu o kadar çok sevdim ki, ben ona o kadar çok benzedim ki ben onla öyle bir karma oldum ki bilmiyorum daha büyük bir sevgi…

Daha küçücüktüm askere gitmiştin babacığım… Elimde kılıcımla, silahlarımla gezerdim… Yolda geçen askerleri görünce saygı duruşuna geçerdim… Babamı beklerdim azgın Karadeniz’e bakıp. “Gelsin artık gelsin yoksa ben de asker olacağım” derdim.

Sonra geldin… Bana Heman’in kılıcını ve köpeğini getirmiştin… Kılıcı kaybettim, köpeği hala saklıyorum…

Sonrası okul yıllarım… Öğütlerin hala kulağımda… “Bir gün bir olay olursa ve haklıysan sakın sessiz kalma! Birisinin sana vurmasına izin verme! Her şeye rağmen başın belaya girerse tamam ben arkandayım”… Hep de öyle oldu…

Ruh hastası okul müdürü önümdeki çocuğun çekip saçını kopardığında, öğretmen manasız sıra dayağına çekmeye çalıştığında, hediye götürdüm diye rüşvetçi konumuna düştüğümde ve yıllar sonra İstanbul Üniversitesi koridorlarında kaybolmaya başladığımda… Hep senin sözlerindi kulağımda çınlayan…

Bütün ilkokul, ortaokul ve lise hayatım boyunca senin adın benden önce geldi… Sana layık olmaya çalıştım hep. En doğru yaşayan, en düzgün davranan, en doğru arkadaşları seçen kişi olmaya çalıştım… Yüzünü asarsın diye çizgiler çektim hep hayatıma… Sen beğen istedim hep! Ne yaparsam yapayım önce sen takdir et istedim! Hep bürokrasinin içinde, hep arkadaşlarının arasında büyük gibi… Kokteyllerde, davetlerde yanında oldum hiç çocuk muamelesi görmedim ben aslında…

Sen çok farklı, marjinal biriydin hep gözümde… Küçük şehirlerde farklı olabilen bir baba… Hiç unutmam araba kullanmayı yeni öğrenmişim derdim günüm çıkıp erkek arkadaşlarla yarış yapmak. Arabamı gören başlıyor sıkıştırmaya ben de yetişmeye çalışıyorum hepsine. Tek araba kullanan kız benim şehirde. Bir gün bir bayin iş yerinin ortasında seslendi sana “Müdürüm kızını gördüm ama yetişmek ne mümkün yetişemedim. Biriyle yarışıyordu”. Kızacaksın diye korkmuştum ama sen aynen şöyle cevap vermiştin; gülerek “Yakışır kızıma”…

Bir keresinde arabayla yoldan uçmuştuk arkadaşlarla şans eseri bir şey gelmemişti başıma. Arabayı yıkatıp ayaklarım titreye titreye gizlice şehri turlamaya çıktım. Geldiğimde yine azar işiteceğimi düşünüyordum. Ama “ Aferin şimdi binmeseydin bir daha asla binemezdin o arabaya” demiştin…

Hep çok komiktin. Hep olayları farklı yorumlayan kişiydin… Millet kızlarını dışarı çıkarmazken sen bara gelir arkadaşlarımla içerdin… Bana komik yabancı kelimelerle telefon ederdin…

Konu dersler olunca 95 alsam yaranamazdım eğer sınıfta 97 varsa… Edebiyata senin yüzünden hayran oldum. Ne kadar yazarsam yazayım senin kadar güzel bir Türkçem olmadı. Senin kadar başarılı olamadım Osmanlıca kelimeler konusunda…

Seni hep herkes çok severdi. Bir kulüpte bir pozisyona seçildiysen sen bırakmadıkça kimse seni bırakmıyordu. Hep derneklerde, kulüplerde aktif oldun. Senin kadar dengede tutamadım insanları hiç.

Sen benim çocukluğumun dilekçe metinlerinde ki “Müdür Bey”isin… Kendin gibi enteresan arkadaşlarınla hayatımın neşesisin…

İlk aşk vakti gelmiş… Daha lisedeyiz… Tabir-i caizse aşkımdan öleceğim… Kavgadan dövüşten kurumuşum… İsyan etsen olmuyor, alttan alsan olmuyor, ayrılsan ayrılık sürmüyor, barışsan barış sürmüyor… Annem şehir dışında… Babalar yüzgöz olmaz kızlarıyla bu konularda… Yine büyük bir kavgadan çıkmışım… Kilerde 1 kasa bira var… Aşırıyorum gizlice içiyorum odada… Sabah kalktığımda odanın hali felaket, ben felaket… Saklamanın mümkünatı yok… “Okula gitmeyeceğim” dedim. “Neden” dedin. “Odaya bak ama soru sorma ne olur” dedim utanarak. “Peki” dedin ağrı kesici verdin gittin… Öğleden sonra iç hattan telefon ettin bana… “Ben sorunların anlatılamayacağı bir baba mıyım” diye… Yine yüz göz olmadın ama ben o günü hiç unutmadım…

Arkadaşlarım canları sıkıldıklarında bize gelirlerdi seninle dertleşmeye… Kimin çocuğu üniversite okursa bulunduğumuz şehirde bütün arkadaşlarıyla bize gelirlerdi… Kimin bir işi olsa seni arardı… Gaye diye bir öğrenci vardı. Saplantılı bir manyak tarafından öldürülmüştü… Benim arkadaşlarım “su testisi su yolunda kırıldı” diyorlardı zamanında birine aşıktı diye… Sen yazı asmıştın dairenin duvarına “Seni unutmayacağız Gaye” diye… Bunun bir sebebi de benim çevreden etkilenmememi sağlamaktı, başarılı da oldun.

Hep ironi yaparsın. Espiriyle karışık eleştirirsin hayatı… “Ne kadar özgürleşebilirsen o kadar mutlu olursun” dersin… Uzak şehirleri işaret edersin, uzak düşleri gösterirsin… Sonra bakarsın kızın hayalci oldu biraz da mantık dersin…

Aynı zamanda zorsundur da… Başkalarının kızmadığı şeylere kızar, başkalarının önemsediklerini es geçersin… “Ağzından çıkanı kulağı duymak” zorundadır senin yanındaki insanın… Etik davranmak zorunda, dedikodudan uzak olmalıdır… Kuralları olmalıdır hayatın… Hiçbir şeyi basitleştirmeden özgün ve saygın yaşamak gerekir sana göre… Bu yüzden zordur da senin kızın olmak aslında… Arabesk şarkılar dinleyen, alt kültüre tabi, Dünyadan bihaber, özgüvensiz, uyuşuk biri senin yanında yaşayamaz…

Her neyse ben, babamın başka birisi olmasını istemezdim… Hala istediğin şeyleri yapamadım… Umarım istediğin kadar özgün biri olabilmişimdir…

Babacığım daha çok şey yazılır da… Yetmiyor sayfalar seni anlatmaya… En son ve asıl cümlem iyi ki doğdun, iyi ki benim babam oldun… Senin varlığın insanı yıpratmaz özgürleştirir ve güçlendirir her daim…

19 Mayıs 2010 / 00:53 Kızın

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TAHRAN’DA İKİ GÜN

SİRİUS

EYLÜL BAKIŞLI KIZ