RÜZGÂR’A SESLENİŞ!

Ey Rüzgâr! Asaletine imrendiğim Rüzgâr! Varlığına inandığımda Dünya’nın bütün sahte siluetlerini küçük gördüğüm Rüzgâr! Sen benim küçük mucizelerimsin. Yeryüzüne düşen ilk yağmur damlasının yanaklarımdan kayıp geçmesi gibi, pembe gül ağacında bir tane mavi gül açması gibi, ufka bakan gözlerimin önünde aniden zamansız bir gökkuşağının belirmesi gibi!


Gözlerimi delip geçen bakışlarının ruhumu gördüğüne eminim, ne hissettiğimi ben söylemeden bilensin sen! Mesafeler ayırsa bile gözlerimi kapadığımda konuşabildiğim tek varlıksın sen! Biliyorum duyarsın…

Bakışların buz dağları gibi, sadece gülümsediğin insanlar anlıyor yaydığın sıcaklığın bütün karları eriteceğini… Benden başkası bilemez masallara ne kadar da inandığını, benden başkası bilemez içinde sakladığın Peter Pan’i… Bilemez kimseler içinde gizlenen o muhteşem çocuğu!

Seni görüyorum Rüzgâr! Yağmurlar yağdığında, denizin dalgaları kudurduğunda, kalabalık yalnızlıkların ortasında, sonuca varmayan sohbetlerin ortasında, beyaza bulanmış bir bardağın içinde, gözlerimi kamaştıran güneşe baktığımda, yastığa başımı koyduğumda, arabayla direksiyonu nereye çevireceğimi bilmeksizin gidiverdiğimde…

Denize taparım bilirsin, onun yanına her gittiğimde seni görüyorum maviliklerin ortasında… Gözlerin denizin rengi biliyorum, yansıyorlar Gökyüzü’nün gölgesinden… Arabalar insanları uzaklaştırırlar. Bazen de gideceği henüz aşılmamış yolları hatırlatırlar. Yan koltukta oturuyorsun hep, fısıldıyorsun sessizce hikâyelerini… Alkollü gecelerde insanların yüzlerinde görüyorum seni, karanlıklardan aydınlıklar doğuruyorsun… Kitapların en anlamlı sözlerinde, filmlerin en unutulmaz sahnelerindesin… Bir Fransızca şarkı çalıyor ve “evet aşk hala var” diyor…

Seni sevdiğim her şeyin içinde saklıyorum.

Bilirim esersin sertçe, bazen yıkıcı… Bilirim rengini belli etmezsin… Bilirim yalnızlıklar için doğmuş gibisin… Ama sen aslında hiç biri değilsin biliyorum…

Boşa konuşuyoruz gibi… Sözcükler doldurmuyor içimizi… Kalabalık yalnızlıklar içindeyiz… Sığ bir denizin içine düşmüş gibi yüzmüyoruz, yürüyoruz…

Bilirsin beni anladığını sanan herkes duyduğunu anlar sadece… Bilirim seni uzak bulurlar insanlara… Bilirsin çok şey söylerim de az kişiye açarım dünyamı… Bilirim az anlatırsın ama çoktur bahsedeceklerin…

Bir gün uzak diyarlara gideceğiz… Bizi biz yapan bir yerde denize bakacağız… Dünyada sadece bizim bildiğimiz bir lisandan şarkılar söyleyeceğiz… Bir gün cennetin ne olduğunu öğreneceğiz ve etrafımızda uçuşan perilere şaşırmayacağız… Her günümüz bir macera, her arzumuz bir rüya olacak bir gün ve biz düşlerden yarattığımız gerçeklerle övüneceğiz biliyorum…

Ulaşsın artık bu mektup sana sevgili! Ulaşsın da uykusuzluklarımın bir anlamı olsun…

08.05.10 / 01:01

Yorumlar

  1. "Gözlerimi delip geçen bakışlarının ruhumu gördüğüne eminim, ne hissettiğimi ben söylemeden bilensin sen! Mesafeler ayırsa bile gözlerimi kapadığımda konuşabildiğim tek varlıksın sen! Biliyorum duyarsın…"...... herkesin hayatinda varmidir acaba bu cumleleri kurduracak birileri???ve neden bulmusken kaybeder ki insan ruhesini???

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

TAHRAN’DA İKİ GÜN

SİRİUS

EYLÜL BAKIŞLI KIZ